5 Aralık 2014 Cuma

EDVARD MUNCH




 Ruhsal ve duygusal konuları işlediği resimleriyle tanındı. Alman dışavurumculuk akımının gelişmesine önemli katkıları oldu. Başlangıçta resimlerinde egemen olan içe dönük ve karamsar havanın yerini, yaşamının son yıllarına doğru yaşama sevinci almıştır.

Hayatın Frizleri adlı serinin bir parçası olan Çığlık (1893; ilk adı ile Umutsuzluk), tablosunda Munch hayat, aşk, korku, ölüm ve melankoli gibi öğeleri işledi. Diğer pek çok eserinde olduğu gibi bunun da birçok versiyonunu yaptı. 1994 ve 2004 yıllarında iki versiyon çalındı, her ikisi de tekrar bulunmuştur.

 Empresyonist ressamlarla ilgilendi ve «Hayatın Dekorları» adlı eserini çizdi. 1892′de davet üzerine «Hayatın Dekorları»nı sergiledi, ancak büyük skandal yarattığından sergi, sekiz gün sonra kapandı. Bu yüzden Munch’u tutan sanatkarlardan bir kısmı «Berlin Grubu» aldı bir topluluk kurdu.
1894 yılında Munch litografi ve ofort çalışmalarına başladı. 1896-97 yıllarında Paris’te ünlü basımcı Auguste Colt’dan grafik tekniğini öğrendi. Ancak eserleri Fransa’dan çok Almanya’da yankı uyandırdı.
1902′de, koruyucusu ve hayranı Max Linde’nin siparişi üzerine bir «Hayatın dekoru»nu yaptı. 1906′da Ibsen’in «Hortlaklar» adlı eserinin dekorlarını çizdi. 1908′de bir sinir buhranı geçirdi, daha sonra hayat görüşünü daha iyimser bir tutuma yöneltti.


1912′de Köln’deki sergiden sonra, artık Cézanne, Van Gogh, Gauguin, Picasso gibi modem resmin klasikleri arasına girdi. 1910′da Huitsten yakınlarındaki Ramme Çiftliği’ni satın aldı. 1921-22 yıllarında Oslo’da, Freia çikolata fabrikasının yemekhanesinde duvar panoları çizerek, yeni bir «hayat dekorları» yaptı.
1937′de Naziler tarafından dejenere ressam ilan edilerek, 82 eseri toplattırıldı. 1940 yılında, istilacı Alman kuvvetleriyle, işbirliği yapan, Norveç Hükümeti’nin, Norveç Sanat Konseyi’ne katılma teklifini reddetti. 23 Ocak 1944′de Ekely’de öldü.

İlk tablolarında açık-koyu renk ve plastik efektlerle canlı hatlar görülmektedir. Giderek, empresyonist öğelerden tamamen uzaklaşarak, eserlerindeki görüş sahasını belirlemeyip şekilleri, tüm coşku ve tutkularıyla yansıtmaya başlamıştır. Kullandığı renkler, kazınarak silinmiş gibidir, hasta ezik bir ortam yaratmaktadır. Munch daha sonra, ilkel ve karanlık kuvvetlerin yönettiği sembolik bir dünyaya yönelip kişinin yalnızlığını, zavallığını, yaşama ve ölüm korkusunu, kıskançlığını, hırsını, gerilimini, cinsel kavgasını, acılarını, karşılıklı suçlamalarını; yani yeryüzündeki çarpıcı bir cehennemi canlandırmıştır.

Madonna
Kadın, onun gözünde, cinsel, şeytani, acımasız, kötü bir varlıktır. Erkeği baştan çıkararak hiç eder, başarılarından korkunç bir zevk duyar. Kadınlarla ilgili karamsar düşüncelerin nedeni, Munch’un kişisel deneylerindeki başarısızlığı, heyecanlı ve huzursuz iç dünyasıdır.
Eserlerindeki ortam bu yüzden şeytani ve görkemlidir. Karanlık, ürkütücü ve huzursuzdur.
Yaşlılık döneminde ise Munch, özellikle kendine yönelmiş, iç dünyasını duygularını tanımaya çalışmış ve sonunda kendini şöyle anlatmıştır: «Verebileceğim tek şey tablolarımdır, onlar olmadan ben hiçim.»

YAZAN

Minimalizmin "sanat" diye geçindiği şu günlerde bizim gibilere ihtiyaç var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder